03 Ekim 2011 Pazartesi 09:00
Yerli Otomobil Yapmak Kolay Mı?
“Türkiye yerli otomobil yapabilir mi?” sorusu çok soruluyor…
“Türkiye yerli otomobil yapabilir mi?” sorusu çok soruluyor… “Bu mümkün mü” diye soranlar var. Bu arada bunda ne var ki, otomobil zaten yapıyoruz, sadece yeni bir tasarım… Bunu yapan, Avrupa’da çalışan, bunu yapmış insanlarımız da var. Bunlar da tasarım için gönüllüler. Öyleyse gerisi kolay, yetişmiş yan sanayimiz, mühendisimiz de var, işçimiz de var. “Peki yani un var, şeker var, su var… neden helva yapmıyoruz. Kimler buna direnenler” diye soruyorsunuz değil mi? Öyle ise ben biraz anlatayım helva otomobil yapmayı:
Aracın modeline göre bir otomobilde yaklaşık beş bine yakin parça vardır. Yani beş bin parçayı çeşitli kademelerde bir araya getirirseniz, şekil olarak bir otomobil görünür, ancak bu araç görüntüde otomobil olmuştur. Bu araç ile yola çıkamazsınız. Neden mi? Çünkü bir otomobil birbirine uyumlu beş bin parçadan oluşur demiştik.
Bu arada eski adı Otosan, şimdiki adı ile Ford Otosan’ın eski genel müdürlerinden
Ali İhsan İlkbahar’ ın çeviri ile ülkemize kazandırdığı, dünyayı değiştiren makine isimli kitabı aklıma geldi. Gerçekten dünyayı değiştiren makine böyle bir kaç cümle ve dar bir bilgi ile anlatmak, kaba bir tabirle ahkam kesmek kolay, işin aslı öyle değil. Zira bir otomobilde dört yada beş kişi seyahat eder. Konfor bir yana güvenli yolculuk isterler. Hem iki yüz kırk kilometre hız yapsın,
hem de otuz metre fren mesafesinde dursun isterler. Kaza olursa içinden sağ çıkalım isterler…
Tabi bunları istemek en tabi hakları. İşte o zaman başlıyor iş kolay mı, zor mu. Beş bin parça demiştik. Bunlardan en az tahmini söylüyorum (isteyene net rakamları araştırıp verebilirim )yüzden yazla parçası,teknik tabirle emniyet parçasıdır. Bunların kategorisine göre tasarımı yapılıp, malzeme seçimi yapılır. Yerine uygunluğu şekilsel olarak denenir. Daha sonra ömür testleri yapılır. Parçasına göre, yüz binler kere çalışma şartlarında ve daha zor maksimum güçte olmak üzere, belirli orantılarda test edilir. Örneğin bir el freni yani her gün birkaç defa kullandığımız aracına göre değişmekle birlikte, koltuğumuzun yanındaki parçayı asgari yüz elli bin sefer sağdan ve soldan farklı yükler vererek,
alttan da farklı bir güçle direnç uygulayarak test edilir. Eğer bu testlerden geçer not alır ise araçta kullanılabilir, olmaz ise yeniden tasarım dahil malzeme seçimi ve testler yapılır, ta ki istenen sonuç alınana kadar bu devam eder.
Dedim ya bunun gibi yüzlerce parça var otomobilde direksiyon gurubu, amortisörler, farlar, cantlar, civatalar, kilitler, menteşeler, bujiler, enjektörler ve dahası… Diyeceksiniz ki yapan nasıl yapmış? Evet yapanların büyük bir çoğunluğu yüz yıldan fazladır bu işi yapıyor. Çin, hala iyi yapamıyor, testlerden
geçemiyor araçları, ama yapacaklar hızla geliştiriyorlar. Hindistan’da öyle ancak Güney Kore bu işi başardı, tebrik ediyorum.
Her bakımdan güzel araçlar yapıyorlar.Hem estetik ,hem kalite açısından çok iyi duruma geldiler. Zaten dünya otomobil endüstrisinde ilk beşe girmeyi başardılar.
Daha bitmedi, aracın bitmiş halinin testleri var; fren testi, darbe testi (önden , yandan, üstten, gibi çeşitli) su alma, savrulma yani slalom testi. Buna İsveç’te geyikten kaçma testide deniliyor. Daha bir çok testleri var.
“Ya bu kadar zor muymuş bu iş” diyorsunuz gibi şu anda, Ancak burada biter mi tabii ki bitmez. Kim yapacak bu aracı, hangi “babayiğit” bu iş için milyar dolarları yatıracak. Hadi yatırdı diyelim . Yüzyılı geçmiş rakipleri ile nasıl rekabet edecek. Hızla değişen teknolojiye ve her gün değişen kendi imkanlarına
göre,standartları yükselten rakiplerinize nasıl yetişeceksiniz. Bir araç, yalnızca yerli piyasa için yapılır mı? Dünya pazarlarına açılmalısınız. Buda ayrı bir problem.
Hele kendileri araç üreten ülkeler bin bir türlü engel çıkartırlar karşınıza. Hatta hakim oldukları tüm pazarlarda olmadık sıkıntılar ve engeller çıkartırlar. Tarife dışı engellerle karşılaşırsınız. Yani anlaşma yapmışsınızdır. Ancak türlü zorluklar çıkartırlar gümrüklerde, evraklarda, kıvranır durusunuz. Hepsini aştınız, büyük paralar yatırdınız, yan sanayiniz bu işi yapabilir, işçiniz çok kabiliyetli… Peki rakiplerinizle fiyat rekabeti yapabilecek misiniz?
Ha bu arada tek model, tek çeşit motor olmaz: Dizeli olacak , benzinli olacak, elektrikli olacak, hecbek olacak, sedan olacak, küçük, orta, büyük modelleriniz olacak… Bunlara uygun güçte motor seçeneğiniz olacak. Sanki on beş yirmi çeşit oldu bu model sayısı . Tabi ki her modele göre yukarıda saydığım testlerin
hepsini yapacaksınız.
Eee diyeceksiniz yapmayalım mı? Öyle ise hayır yapalım tabi. Ama nasıl bu yukarıda saydığım zorlukların hepsinin üstesinden geliriz. Öncelikle inanmalıyız hep birlikte işi basite almamalıyız. Ne var bunda demeden hükümetimizin başta
sayın Başbakanımız olmak üzere, ilgili bakanlarımız bu işi çok istediklerine göre o zaman iyi bir teknik heyet ile bir yol haritası çıkartılmalı, müteşebbisler oluşması için belki özel bir teşvik sistemi uygulanacak yollar açılmalı.
Ayrıca, şu anda beklenmedik gelişmeler olmazsa, yakın zamanda iç pazarımızın
bir milyon adet olacağını da düşünür isek, bu araç mutlak yapılmalı. Otomobil yapmanın getirisi çok büyük, çünkü otomobilde hemen hemen bütün disiplinler ve mühendislik dalları için çalışma imkanı ve ihtiyacı vardır.Bu oluşacak birikim, başta savunma sanayi olmak üzere, birçok dalında hızla gelişmesine imkan verecektir. Örneğin: malzeme bilimi, elektrik, elektronik, mekanik, hidrolik, kimya, petrokimya, pnomarik, tekstil v.b gibi. Sonuç itibari ile Türkiye’deki sanayici, yan sanayici, mühendisi, işçisi ve diğer kolları ile otomobil yapabilecek bilgi ve beceri ye ulaştırmıştır. Niyet, yatırımcı, yeterli teşvik ve kararlılık ve sabırla biz bu işi yapabiliriz vesselam.